Türkler, Ortaçağda Hıristiyan misyonerler ile karşı karşıya gelmişlerdir. Misyonerler Türkistan’a daha İslamiyet doğmadan önce girmişlerdi. Bir kısım Türk halkını Hıristiyanlaştırmayı başarmışlardı. 893 yılında Talas şehri Müslüman-Araplar tarafından fethedilince, buradaki “Büyük Kilise”nin camiye çevrilmesi misyonerliğin Türkistan’da erken dönemde başladığını ortaya koymaktadır.
VI. Yüzyılda Aşağı Türkistan askeri hududu vasıtasıyla, Türk yurtlarına giren Hıristiyanlık bölgede fazla bir dini mukavemetle karşılaşmamıştır. Bölgede Zerdüştlük Dini ile Budizm Dini arasında yüzyıllardır süre gelen mücadeleden yararlanan Hıristiyan misyonerler, Aşağı Türkistan’da Semerkant’ı metropolitlik merkezi yaparak hayli yayılma göstermişlerdi. İslamiyet’in Türkistan’da yayılış yıllarında bile, Hıristiyan misyonerleri faaliyetlerine devam etmiş, ancak fazla taraftar bulamamışlardı. Bu konuda, Budizm gibi Hıristiyanlığında Türklerin “savaşçı ruh ve karakteri”ne aykırı olarak “miskinliği telkin” eden yapısının etkisi olsa gerektir. |